Sessizliği duyamıyoruz: 52h25 için

Sessizliği duyamıyoruz. 

Duyamadığımız sessizliğin içinde türlü çığlıklar, kahkahalar, sessizlikler var üstelik. Yeri geliyor, duyamadığımızın aslında kendi çığlıklarımız olduğunu fark ediyoruz. Ya da kendi çığlıklarımızın duyulmadığından dem vurup, gündelik sessizliğimize dönüyoruz. Duyamadığımız ise çığlıklar arasında sessizlikler. 

52h25 bir, bir araya geliş. 

İlhamını,  tesadüf eseri bulunan “dünyanın en yalnız balinası” lakaplı 52Hz Balinası’ndan alıyor.

Sadece birkaç frekans farkla seslendiği için duyulmayan, hemtürlerinin arasında nice kahkahalar atsa da, çığlık çığlığa ağlasa da, kendi kendine konuşsa da, duyulmayan bir balina.

Bizler, 52H25 olarak, çeşitli oluşlar, duygu durumlar ve teamüllerde var oluşlarımızın, birbirimize dokunduğunu, sessiz çığlıklarımızı duymasak bile birbirimizi anladığımızı, ürettiklerimiz kadar yaşadıklarımızla da hemzemin olabileceğimizi fark etmiş, koskoca okyanusta birkaç balığız-balinayız.

Parantez içlerinde, kendi parantezlerimizde sıkışıp kalmak; bir balinanın okyanusta gözüken kuyruğu olmak yerine, derinlere dalışlarını, tecrübelerini, monologlarını, en nihayetinde görünür-duyulur-tecrübe edilebilir olabileceğini hissettiğimiz üretimlerimizi birbirimizle paylaşmaya karar vereli 2 sene oluyor.

Deneyimlediğimiz tecrübelerde olumlu-olumsuz-tartışmaya açık her türlü konuyu zaman içerisinde, bir başkalarına ne kadar aktaramadığımızı, ne kadar duyulamadığımızı fark ederek, okyanusta bambaşka balinaların olduğunu düşünmeye başladık.

Sosyal çevremizde, ailelerimizde, iş yerlerimizde; gündelik hayat denen saçmalığın, farkına varmamızı engellediği her durumda; maruz kaldığımız tutumlar ve durumları açtık. İrdeledik. Fark ettik ki, bu oluşlar her birimiz için, aslında sessizce içinde büyüttüğü, farklı frekanslarda çığlıklar haline gelmişlerdi. Ya da görünüyorlardı, ancak sıradanlaşmıştı. 

Taciz, cinayetler, cinsiyet ayrımcılığı, ikilik, mobbing, toplum baskısı, “öteki”ilk, nezaket, kabalık, anlaşılmamak, anlayamamak… terimler, kavramlar, birer bulut haline geldiğinde, herbirimiz sadece derinlerden su yüzeyine sıçrayıp, o terimlere basit bir dokunuşla “bunu ben de yaşıyorum” diyebildiğimizi fark ettik.

52H25, bir bir araya geliş.

Sizler de, bu duyumsamalarımızın çıktılarını tecrübe etmeye hoşgeldiniz.

Birbirimizin arasında, ne kadar kalabalık olduğumuzu fark edip, birbirimizi anlayamayacağımız endişesiyle kelimeleri fazlaca tüketmek yerine, bazen, sessizliklerimizi paylaşabileceğimizi düşündüğümüz bir bir araya geliş. 

52H25 bir, bir araya geliş.

Okyanustaki tüm balinaları bekleriz.

 

52h25.com

ay-ıp ?

güney, facebooktan, kendisini hiç tanımayan biri olan bana, para isteyen bir mesaj atmış. looks dummy. saflığım mı çok bariz, yoksa insanlar, herkesi çok salak mı sanmaya devam ediyor, bilemedim.

tuhaf değil mi?

40 yılda toplasan 6 saat gördüğüm birini düşünüyor buluyorum kendimi,

ne yapsam acaba diye.

ayıp, ne demekti?

düşündüklerimiz mi, vakit mi, ay ayol neydi kız mıydı?

 

ne düşündüğümüz ayıp ne istemek.

virgül yok nokta var.

ama düşünmek dediğin, durmuyor yerli yerlinde.

yerlisini yiyem, el de düşünür, yaban da yavan da.

 

eden düşünüyorduk sahi? tesadüfler üstelik.

dubblinn’de oturuyoruz, özgür var, bady’ci eski Guard abi var,

diyor: kamyon şoförü oldu o helal olsun.

aynı günün akşamı. neden? nasıl?

sahi? ne düşünüyorduk? 

ay mı?

IP mı?